Kalın barsak yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda, ince barsağın sonlandığı yerden başlayıp anüse (makat) kadar devam eden bir organdır. Kalın barsağa kolon, kalın barsağın son 15 cm’lik kısmına ise rektum denilmektedir. Kalın barsağın cerrahi hastalıklarının çoğunu kolorektal kanser olarak adlandırdığımız kalın barsak kanserleri oluşturmaktadır. Kolon ve rektum adeno kanseri dünyada görülme sıklığı açısında ilk 3 sırada bulunan kanserlerdendir ve özellikle erken evrelerde saptandığında cerrahi olarak tam tedavi şansı mevcuttur. Genelde yaşlı insanlarda görülmekle beraber her yaştan erişkin insanda ortaya çıkabilmektedir.
Kolon ve Rektum Kanseri (KRK) Nedir?
Kolon ve rektum kanseri, bağırsak duvarındaki hücrelerin polipleşmesi ve risk faktörlerinin bulunmasıyla birlikte kanserleşmesiyle oluşmaktadır. Polipler kalın barsak içindeki parmak ucu gibi çıkıntılı oluşumlardır ve kanserin öncüsü olan bir hastalıktır. Bazı polipler iyi huylu, bazıları ise kötü huylu yani kansere dönüşmüş haldedir. Hücrelerin yapısındaki değişmeden kaynaklı kanserleşmektedir. Polipler çoğunlukla kolonoskopi ile ameliyat edilmeksizin çıkarılabilir. Polipler tespit edilip çıkarıldığında, ileride kansere dönüşmeleri de önlenmiş olmaktadır.
Rektum kanseri: Rektum kalın barsağın son 15 cm’lik kısmıdır. Rektum hastalıklarının cerrahisi rektumun bulunduğu konum nedeniyle özellik arz etmektedir. Rektum kanserli hastalarda da önceden yapılan evreleme çalışmaları sonrasında tedavi şeması planlanmaktadır. Özellikle uzak organ yayılımı olmayan ve bulunduğu yerde ilerlemiş olan rektum kanserli hastalara ameliyat öncesi radyoterapi olarak adlandırılan ışın tedavisi verilmektedir. Bu tedavinin amacı tümörü küçültmek cerrahiye daha uygun hale getirmek ve ileride hastalığın tekrar etme oranını en aza indirmektir. Rektum kanserli hastaların en sık merak ettikleri konu stoma, kolostomi veya torba olarak adlandırılan işlemin kendilerine uygulanıp uygulanmayacağıdır. Bu konuda en sağlıklı cevabı cerrah hastayı muayene ettikten sonra söyleyebilir.
Kolon ve Rektum Kanseri (KRK) Risk Faktörleri
Kolon ve rektum kanserinin oluşması için aşağıdaki risk faktörleri sayılabilmektedir.
- Genetik yatkınlık (herediter nonpolipozis kolorektal kanser)
- Polipozis koli (kolonda çok sayıda poliplerin olması)
- Uzun yıllar inflamatuar barsak hastalığı (ülseratif kolit, Crohn Hastalığı)
- Taze sebze ve meyveden fakir beslenme
- Yakın akrabalarda kolorektal kanser olması
Kolon ve Rektum Kanseri Belirtileri
Kişinin kolon ve rektum kanseri olup olmadığının anlaşılması için bazı semptomlara dikkat edilmektedir. En sık karşılaşılan belirti makatta kanamadır. Bağırsak ve rektum bölgelerindeki sorunların en önemli belirtisi budur ve kanama fark edildiğinde ihmal edilmeden mutlaka bir uzman doktora görünülmelidir. Makatta kanama nedeniyle kansızlık ve ten renginde solukluk da görülebilmektedir. Bağırsak kanserinin bir diğer belirtisi de anormal dışkılamadır. Sürekli dışkılama ihtiyacının olması, kabızlık, dışkının hacminde değişiklikler, makatta bir dolgunluk hissi, dışkılama ihtiyacı olması ama yapılamaması gibi durumlar yine bu kanser türünün belirtisi olarak değerlendirilmektedir. Bu belirtilerle birlikte gelen karın ağrısı göz ardı edilmemeli, şişkinlik ve kilo kaybına da dikkat edilmelidir.
Kolon ve Rektum Kanserinin Tanısı Nasıl Konur?
Kolon ve rektum kanseri teşhisi için bazı tetkikler yapılmalıdır. Tarama için en kolay ve ucuz yol dışkıda gizli kan testidir. Dışkıda gizli kan testi pozitif saptanan hastalara, kolonoskopi yaparak kalın barsak taranmalıdır. Rektal muayene de kanserin tanısında önemli bir değerlendirme aracıdır. Kanserin diğer organlara yayılıp yayılmadığının tespit edilebilmesi için akciğer tomografisi, ultrason, pelvik MR, PET taramaları yapılabilmektedir. Bu taramalar sonucunda kanserin hangi evrede olduğu belirlenebilmektedir. Kolorektal kanser oluştuktan sonra ilk değerlendirilmesi gereken hastalığın evresidir. Hastalığın evresi belirlendikten sonra tedavi aşamasına geçilir.
Kolon ve Rektum Kanseri Tedavisi
Kalın bağırsak ve rektum kanserinin tedavisi hastalığın evresine bağlı olarak genellikle cerrahi yöntemle yapılmaktadır. Eğer hastalık kalın barsak duvarında sınırlı ise cerrahi olarak hastalığın temizlenmesi mümkündür. Kalınbarsak kanseri en sık karaciğere yayılma eğilimindedir. Böyle bir durum söz konusu ise ve karaciğerdeki yayılım sınırlı düzeyde ise hem karaciğer hem de kolona müdahale edilerek hastalık karın içinden temizlenebilmektedir. Ayrıca kolorektal kanserin peritona (karın zarı) yayılımı sonucunda (peritonitis karsinamatoza) yine gerekirse tam ya da tama yakın olarak hastalık karın içinden çıkarıldıktan sonra sıcak kemoterapi (HIPEC) işlemi uygulanabilir.
Hastalık tüm vücuda yayılmış ise cerrahiden ziyade kemoterapi ile tedaviye başlamak gerekmektedir. Bu süreç içerisinde hastalık cerrahi tedaviye uygun hale gelirse müdahale edilebilir.
Kolorektal kanserde laparoskopi: Kolorektal kanserin cerrahi tedavisinde laparoskopik yöntemler sıklıkla kullanılmaktadır. Laparoskopik yöntemin avantajı büyük bir kesi yapmadan karna açılan 4-5 adet delik ve yaklaşık 5-6 cm’lik kesi ile ameliyatın tamamlanmasıdır. Laparoskopik yöntemle ameliyat edilen hastalar daha hızlı iyileşmekte ve ameliyat sonrası daha az ağrı kesiciye ihtiyaç duymaktadır.
Kolorektal kanserden korunmanın en iyi yolu tarama yaparak erken evrede ya da kanser öncüsü polip hali ile hastalığı yakalamak ve tedavi etmektir. Rektum kanseri tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak iyileşme durumu, hastalığın evresine ve hastanın genel sağlığına bağlı olabilmektedir. Kanserler ilk olarak çevredeki dokulara, lenf bezlerine ve yakın olan organlara yayılım göstermektedir. Kolon ve rektum kanserinin genel olarak ilk karaciğere sıçradığı bilinmektedir. Bağırsak duvarına ve karın boşluğuna doğru yayılma görülebilir. Kolon ve rektum kanserinin tedavisinden sonra tekrarlama riski düşük olmaktadır. İleri evredeki kanserin tekrarlanmaması için de ameliyatla tedaviden sonra kemoterapi önerilmektedir. Kolon ve rektum kanserinin semptomları arasında; dışkılamada ağrı, sık dışkılama, dışkılarken kan görülmesi, dışkının normal boyutta olmaması görülmektedir. Karın bölgesinde de şişlik ve ağrı olabilir.